Öğretmenlik peygamberlerin yaptığı halkı aydınlatma görevini devralmaktır. Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v) tebliğ görevine başladığında o dönemin insanları cehalet batağının dibine saplanmışlar ve bunun farkında bile değildiler. Peygamberimiz (s.a.v) hiç bıkmadan, usanmadan tüm engellemelere rağmen hiç vazgeçmedi ve 23 yıl gibi kısa bir zamanda, tarihte eşine az rastlanır muazzam bir inkılâp gerçekleştirmiştir; çok basit meseleler yüzünden bile birbirini kolayca öldürebilen, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bir kavimden, yaşadıkları dönemden “asr-ı saadet(mutluluk çağı)” diye söz ettiren örnek bir toplum meydana getirmiştir. Biz de öğretmenler olarak onun kullandığı:1. Muhatabı iyi tanıma 2.Muhataba göre konuşma 3. Tatlı dille uyarma 4. Yüze vurmadan hatayı düzeltme 5. Çarpıcı sorularla dinleyici uyarma yöntemlerini kullanırsak daha başarılı sonuçlar alabiliriz.
Eski adı ile muallim olan bizler de yüce rehberimizin tekniklerini kullanarak, eski adı ile talebe olanlara talep ettikleri bilgiyi öğretmeliyiz. Öğretmen ismi muallim isminin yanında sönük kalmakta. Muallim alim olan yani ilmi ile amel eden demek, öğretmen ise öğreten demek. Sanki sadece öğret, eğitme öğrencilerin görgülerini artırmaya uğraşma, onlara örnek olma der gibi. Öğrenci ismi de çok pasif sadece öğrenen demekken, talebe talep eden demek. Yani talebe eğitim öğretimin merkezinde aktif olarak var olan, talep eden kişidir.
İnsanın hayatına en çok dokunan, kalıcı iz bırakan, başarılı veya başarısız olmasın da en çok rol oynayan öğretmen sınıf öğretmenidir. Çünkü başarılı öğrencilerin çoğunun ilkokul öğretmeni çok iyidir. Çünkü ilk okul öğretmeniniz matematiği, tarihi coğrafyayı, Türkçeyi severse siz de seversiniz, ona kolay gelirse size de kolay gelir. Derslere karşı kolay, zor ve zevkli gibi tutumları geliştirmemizde en fazla ilk okul öğretmenimiz etkilidir.Benim matematiği sevmemde ve başarılı olmamda ilk önce ilk okul öğretmenim Fatma hoca ve lisedeki matematik öğretmenim Rıfat Eren etkili olmuştur.
Ülkemizde öğretmenlik sanıldığı kadar kolay şartlar da yapılmıyor. Bu ülkede pkk tarafından 1995 e kadar yaklaşık 170 öğretmen şehit edildi. Bu günlerde okullar yakılırken bir taraftanda öğretmenleri yıldırmak için kaçırmaya başladılar. Bu şartlar altında çalışıyor olsaydık evimizde güvenle uyuyabilir, sokakta rahatça gezebilir, gelecekle ilgili güzel hayaller kurabilir miydik? Oralardaki öğretmenlerin çoğu köyün imkanlarının az olmasından dolayı merkezde oturup servisle gidip geliyor. Her gün evinden çocuğundan ayrılırken helalleşip çıkıyordur. Bu şartlarda çalışan öğretmenlerin yaptığı iş kutsal değil midir? ayrıca orada çalışan öğretmenle batı çalışan öğretmene aynı maaş vermekte haksızlıktır. Nasıl polise askere terör tazminatı veriyorsanız, onlardan daha savunmasız öğretmene de vereceksiniz.
Günümüzde ne yazık ki kutsal olan bu meslek tabiri caizse ayağa düştü. artık ne öğrenci ne veli ne toplumun diğer kesimleri ne de iş veren konumundaki devlet öğretmene gereken önem ve değeri vermiyor. Bunun nedenleri sadece öğretmen dışındaki faktörlerden kaynaklı değil bizzat öğretmenden kaynaklı olanları da var. Mesela işine gereken önemi vermediğinden başarısız olup, öğrencilerin diline düşen öğretmenler. Ya da benim de bir dönem çalıştığım dershanecilik sektöründe, benzinlik açmak için Ankara'ya gelmiş, ancak dershanecilikte çok para olduğunu öğrenip, dershane açan dershane sahiplerinin verdiği 3 kuruş paraya razı olmayacaktık. Çünkü paranın her şey olduğuna inanan günümüz toplumunda, insanlar aldıkları maaş kadar değerli. Biz de 3 kuruşa razı olarak kendi değerimizi kendimiz düşürdük. Devlette çalışan öğretmenler de diğer mesleklerin maaşları, eşit işe eşit maaş veya başka adlar altında artırılırken sessiz kalarak bu sürece katkıda sağladı. Öyle ki uzmanlık gerektiren bir iş olan öğretmenlik: "Bir öğretmen en düşük 1624 lira alıyor. Haftada 15 saat karşılığı alıyor. Peki,düz memur ne kadar çalışıyor?40 saat. Bir de tatil var. yılda 2 ay. Düz memurun tatili 20 gün. Haksızlık değil mi? " sözleri ile düz memur seviyesinde görüldüğü yürütmenin başı tarafından tescillendi. Bu sözler söylendiğinde toplumda ve diğer meslek sahiplerinde içten içe öğretmen düşmanlığının geliştiğini görme fırsatı bulduk. Bize sahip çıkması gereken bakanımızın yalandan da olsa sağlık bakanının personeline sahip çıktığı kadar sahip çıkması gerekirken en çok darbeyi o vurdu.Bu yapılanlar eski öğretmenlerle buluşularak, klişe bir iki söz söylenerek unutturulmaya çalışılacak bugün. Ama öğretmenlerde oluşan yara bu kadar kolay kapanmaz. Şunu da söyleyelim şimdiye kadar gelen hükümetlerin çoğu da farklı değildi. Bunun en iyi göstergesi son 12 meb bakanının hiç birinin eğitimci olmamasıdır.
Tüm meslektaşlarımın öğretmenler günü kutlu olsun. Duaların en çok kabul olduğu günlerden biri olan Aşure gününde, doğuda batıda zor şartlarda çalışan öğretmenlerimize kolaylıklar, şehit edilen öğretmenlerimize rahmet, yaralanan öğretmenlerimize şifalar dilerim. Ve son olarak öğretmenin değerinin anlaşılacağı daha güzel mutlu günler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder